Yaşamımın son 50 yılında fotoğrafla, illüstrasyonla ve sanatsal camla, kısacası yalnızca sanatla uğraştım. Çalışmaya inanan bir kişi olarak, “hezarfenlik” benim kimliğim hâline geldi. “Yıldız’ın Gözü”, tarihten el alan belgesel bir tez niteliği taşıyor. Fotoğrafın özünü anlatıyor. İlk romanını yazan kişi için çok zor bir başlangıç. Niçin böyle bir şeye soyunduğumu düşününce, geçmişimden gelen bazı ipuçları buldum. Belki de, tarihçi olan rahmetli annemin hatırasından gelen, yaşamım boyunca tarih üzerine derin ilgim, nakışlı uzun okumalarım, ömrümün 50 yılını verdiğim fotoğrafla buluştu. Romanda hafıza ve hayal gücüm işbaşı yaptı. Yıllar önce, Photokina’nın kurucusu, Avrupa fotoğrafının büyük kültür adamı, Fritz Gruber’in ailesine, bu satırlardaki “ana hikâyeyi” anlatmıştım. Sonraki görüşmelerimizde Gruber’in sinemayla uğraşan kızının, anlattığım hikâyeyi belgesel film haline getirdiğini ve bu çalışmasıyla bir ödül kazandığını söylediler; ama ısrarlarıma rağmen filmi göstermediler. Nedenini bilmiyorum. Elbette merak ettim. Ancak bu olayın bende uyandırdığı araştırma ve anlamak dürtüsü çok önemliydi. Sonuçta hikâyedeki temel gücün, “Sultan Abdülhamid’in Yıldız’ıyla, fotoğrafın bağlantısı” olduğunu anladım. Bir fotoğrafçı için hikâye büyüleyiciydi. Yine uzun yıllar önce, büyük yönetmen Elia Kazan’a, değerli Zeynep Oral’ın evinde birlikte yediğimiz yemekte “Niye artık film yapmak yerine yazıyorsunuz?” diye sormuştum. “Yaşımdan dolayı…” diye cevaplayıp, “Sonunda herkes yazacak; çünkü üretmek için fiziki güç, artık ona yetiyor.” diye eklemişti. O gün ne demek istediğini, yaşım ilerledikçe anladım. Romanın ortaya çıkmasında yine birçok kişiye borçlandım. Ön okumalarda Avukat Muazzez Çörtelek Çizgen’in hassasiyetine ve yardımlarına şükran borçluyum. Romanın konusunu anlattığım zaman, doksan yaşındaki, Türk yazımının büyük çınarı, bir baba gibi yakın olup, sevdiğim Sayın Vedat Türkali’nin, “Oğlum, ölmeden bu romanı okuyacağım.” direktifiyle hareketlenip bilgisayarın karşısına geçtim. Gece gündüz çalıştığım bu uzun süreci başlattığı için kadim dostuma, büyük romancıya çok şey borçluyum. Ön okumalarda değerli bilgi, fikir ve uyarılarıyla yolumu aydınlatan Yıldız Müzesi uzmanlarından Sayın Dr. Handan İrfan Tüzümen, sevgili dostlarım Prof. Dr. Levend Kılıç, tarihçi Orhan Koloğlu, Prof.Dr. Gülçin Bermek, Selin Şengünler, Ayşegül Tansen, Adil Koçali, Rezzan Barutçuoğlu, Barış Sever’in değerli yorumları, yararlı eleştirilerine ve yüreklendirmelerine teşekkürlerimi sunarım. Değerli edebiyatçılar Mustafa Kutlu, Ülkü Tamer, Feridun Andaç, Murat Batmankaya ile Nurgül Ateş’in çalışmalarıma gösterdiği ilgi ve uyarılar olmasaydı bu roman çok eksik olurdu. Değerli dostum Bahattin Öztuncay’ın arşivi romana görsellik kazandırdı. Asistanım Serkant Ekinci’nin grafik katkılarına şükranlarımı sunarım. Kıdemli yardımcım Türkan Pehlivanoğlu’nun araştırma ve yazım sırasındaki çilesi anlatılmaz. Onun dikkatli takibi sayesinde bu uzun yolculuğu aşabildim. Kitabım için emek harcayan edebiyatçı çevrem ve dostlarım eğer bu çalışmayı kurtaramadıysa, kabahat bunca emekten yararlanmasını bilmeyen ben acemi kulunuzundur. Çalışma temelde “Fotoğrafların ve Fotoğrafçıların Romanı” olduğundan elbette asıl borcum, emekleriyle o eşsiz eserlerin sahibi, dünya fotoğraf tarihinin altın sayfalarını oluşturan Osmanlı’nın fotoğrafçılarınadır. Sultan Abdülhamid’in kuşkucu kimliği olmasaydı, bu fotoğraf hazinesi Yıldız Sarayı’nda birikmeyecekti. Yıldız arşivi ülkenin envanteridir. Tarih, bazen önümüze ilginç oluşumlar seriyor. Sonuç; benim için yoğun emeğe ve meşke dayalı keyifli bir çalışma oldu. İyi okuma dilekleriyle… Gültekin Çizgen
Tanıtım Metni
Yayın Evi
Alter Yayıncılık
Kitap Boyutu
13,50 x 21,00 cm