İLBER ORTAYLI SEYAHATNAMESİ – İLBER ORTAYLI Çok gezen mi daha iyi bilir, yoksa çok okuyan mı? Peki ya bir yandan okurken diğer yandan da gezme imkânı bulanlar? İlber Ortaylı’ya eşlik etmek isterseniz bu kitap tam size göre… “Türkiye gibi önemli bir coğrafyayı ve tarih alanını öğrenmek için onun kuzeyindeki Güney Rusya ve Kafkasya, doğusundaki İran ve Hindistan, güneyindeki Suriye, Filistin ve Mezopotamya’nın yanı sıra Balkanları ve Akdeniz ülkelerini anlamak da kaçınılmazdır” İlber Ortaylı Çok gezen mi daha iyi bilir, yoksa çok okuyan mı? Peki ya bir yandan okurken diğer yandan da gezme imkânı bulanlar? İlber Ortaylı’ya eşlik etmek isterseniz bu kitap tam size göre… İlber Ortaylı yalnız tarihçiliğimizin büyük bir ismi değil aynı zamanda küçük bir bavul ve rehber kitaplarıyla Orta Asya’dan Avrupa’ya, Kafkaslar’dan Ortadoğu’ya 50 yıldır gezen “seyyah”. Çıktığı sayısız yolculuktan en önemli notları aktaran İlber Ortaylı’nın anlatım gücüyle gezeceğimiz coğrafyalar şöyle: Suriye, Ürdün, İsrail, İran, Azerbaycan, Rusya, Kırım, Özbekistan, Tuna, Bosna, Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Macaristan, Romanya, Eski Avusturya, Yunanistan, İtalya, Malta, İspanya, Portekiz, Litvanya, Estonya, İsveç, Hindistan, Japonya ve Singapur. Hazırsanız, İlber Ortaylı ile hayatınız boyunca hiç unutamayacağınız yolculuğunuz başlıyor… MOĞOLİSTAN SEYAHATNAMESİ – JOHANN DE PLANO CARPİNİ 13. Yüzyılda Avrupa’dan Asya’ya Yolculuk 1245-1247 “Dünyanın Moğol Çağı”Na Dair Birinci Elden Yazılmış Bir Kaynak… Tarihin en kudretli ordusuna sahip Moğollar, yalnız Doğu dünyasını değil Batı dünyasını da her adımlarıyla sarsmışlardır. Özellikle Moğol ordularının Macaristan’ı geçip, Adriyatik kıyılarına kadar dayanması, başta Papa olmak üzere Batı dünyası bu sel gibi büyüyen istila karşısında dehşete düşmüştür. Papa Innocentius (1243-1254) derhal Moğollara elçiler yollayıp bu elçilerin barış teşebbüsünde bulunmalarını emretmiştir. 13. yüzyılın ünlü seyyahı Johann de Plano Carpini büyük bir cesaret örneği gösterip Moğol imparatorluk sarayındaki hükümdarın ayağına kadar gitmiş, Moğol topraklarında aylarca kalmış, onları etraflıca tanımış ve tekrar Papa’nın huzuruna sağ olarak dönebilmiş bir keşiştir. Carpini, elçilik görevi sonrasında yazdığı seyahatnameyle sadece Moğol topraklarında gördüklerini anlatmamıştır. Moğolların örf ve âdetlerini, yaşantılarını, inançlarını, ibadetlerini, geleneklerini, tarihlerini, savaş usullerini ve diğer uluslarla olan ilişkilerini kayda geçirmiştir. Moğol tehlikesine karşı Batılıların nasıl tedbirler alması gerektiği konusundaki somut önerileriyle de seyahatnamesini bir aşama öteye götürmüştür. Prof. Dr. Ergin Ayan’ın tercümesi ve notlarıyla yayıma hazırlanan bu çalışmada, coğrafyasıyla ve iklimiyle Moğol yurdu, kılık kıyafetlerinden mülkiyet düşüncelerine Moğol halkı, Ritus adı verilen Moğol dinî törenleri, yasalarından yiyeceklerine Moğol yaşayışı, kuruluşundan hükümdarlarına, harp sanatlarından ordularına Moğol İmparatorluğu, zapt ettikleri ülkelerden püskürtülüşlerine dek tarihi delip geçen “Dünyanın Moğol Çağı” ortaya konuyor. Moğol Seyahatnamesi: 13. Yüzyılda Avrupa’dan Orta Asya’ya Yolculuk (1245-1247) adlı eser, dünya tarihi boyunca insanlığın ortak hafızasından ve bilinçaltından hiç çıkmayacak Moğolların en önemli zamanlarına dair birinci elden yazılmış bir kaynak özelliği taşımaktadır. CENGİZ HAN’IN ÖLÜMSÜZLÜK ARAYIŞI – CH’ANG CH’UN Taoist Simyacı Bir Keşişin Türkistan Seyahatnamesi (1221-1224) Cengiz Han’in Manevi Dünyasi Ve Zamanin Türkistan Coğrafyasi…“Çin, kibirli ve müsrif bir hayat sürdüğü için Ulu Tanrı buradan elini çekmiştir. Kuzeyin ıssız çöllerinde yaşadığım için ihtirasım yoktur. Lüks yaşamdan nefret ederim ve ölçülü bir hayat tarzım var. Benim için bir lokma ve bir hırka kâfidir. Basit çobanlarım ile aynı yiyeceği yer, aynı paçavraları giyerim.”– Cengiz Han’ın Ch’ang Ch’un’u davet ettiği mektuptanCengiz Han, hangi siyasi atmosferde ortaya çıktı? Moğollar dinlerini ne ölçüde yaşıyorlardı ve Budizm’le ilişkileri ne boyuttaydı? Cengiz Han’ın imtiyazlı Budist keşişi Hai-yün kimdi? Taoizm tarih boyunca nasıl bir gelişim gösterdi? Taoizm’in Ch’üan-chen mezhebinin esasları nelerdi?Çin Simyası ile Taoizm arasındaki irtibat nasıl gelişti? Cengiz Han’ın gönderdiği davete icabet eden Ch’ang Ch’un zamanında Türkistan ne durumdaydı?Elinizdeki kitap Moğol çağına ait bir Çin kaynağıdır. Cengiz Han tarafından otağına davet edilen Taoist simyacı Ch’ang Ch’un ve müritleri 1221-1224 yılları arasında Türkistan’ı gezmişler ve onların bu seyahatlerinin notları günümüze kadar ulaşmıştır. Pek çok Türk boyunun gelenekleri ve görenekleri hakkında ilginç bilgiler sunan bu kaynak aynı zamanda Türkistan’ın tarihî coğrafyasına ışık tutan mühim bir eserdir. Bölgenin hayvanat ve nebatatına ilişkin bilgilerin de sunulduğu seyahatnamedeki tabiat tasvirleri son derece etkileyicidir.Ch’ang Ch’un’un 1227 yılında ölümünü müteakip müridi Li Chih-Ch’ang (1193-1256) marifetiyle kaleme alınan seyahat notları uzun süre unutulmuş ve asırlar sonra, 1795 yılında, Çin’deki bir manastırda keşfedilmiştir. 1848 yılına gelindiğinde Çince neşri, sonrasında Rusça ve İngilizce çevirileri yapılmıştır. Gülşah Hasgüçmen çevirisiyle dilimize kazandırdığımız Cengiz Han’ın Ölümsüzlük Arayışı: Taoist Simyacı Bir Keşişin Türkistan Seyahatnamesi (1221-1224), bir liderin iç dünyasını ve arayışlarını gözler önüne sermesinin yanı sıra dönemin coğrafyasını teferruatıyla anlatması sebebiyle de çok özel bir kaynak kitap… DOĞU SEYAHATNAMESİ – RICOLDUS DE MONTE CRUCIS Bir Dominikan Keşişin Anadolu ve Ortadoğu Yolculuğu, 1289-1291 Yüzyılın Sonlarındaortadoğu’ya Yolculuk Ricoldus de Monte Crucis’in dürüst ve nispeten tarafsız bir dille kaleme aldığı seyahatnamesi, Ortadoğu’daki Latin varlığının sona erdiği, Moğol istilası sonrası bölgenin istikrara kavuşmaya başladığı ve o coğrafyaya sonraki yüzyıllarda hâkim olacak aktörlerin ortaya çıktığı bir dönemin panoramasını çizmesi bakımından oldukça değerli bir eser. Bunun yanı sıra, Müslüman dünyasına yönelik militarist perspektifin dışına çıkarak, sonraki 300 yıl Doğu-Batı dikotomisinin yönünü belirleyen bir kaynak ve oryantalizmin öncülü olmasıyla da Doğu Seyahatnamesi mutlaka okunmayı, anlaşılmayı bekliyor. Müslüman inancına fazla müsamahakâr bakmasa da kendisinden önce, İslam’ın reddiyesi üzerine yazan dindaşı teologların düştükleri hataya düşmeyerek, İslam’ın sapkınlık değil apayrı bir din olduğu gerçeğini ortaya çıkardığı düşünülünce, Ricoldus’un bölgeye ve insanına bakışını apayrı bir yere koymak gerekiyor. 1240’larda Tiflis’te faaliyete başlayıp Ortadoğu’yu kendine faaliyet alanı olarak belirleyen Dominikan Tarikatı, zamanla görev sahasını Tebriz’e kadar genişletmiştir. Tarikatın Anadolu ve Ortadoğu toprakları hakkında bilgi almak ve misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak üzere görevlendirdiği keşişlerden biri de Ricoldus de Monte Crucis’tir. Kutsal Topraklardan başlayan yolculuğunu Kilikya, Doğu Anadolu, Azerbaycan, İran ve Irak’ta sürdürüp Bağdat’ta sonlandıran Ricoldus, yazdığı eserle Ortadoğu halkları ve gelenekleri üzerine benzersiz bir kaynak ortaya koymuştur. 1289-1291 yıllarında keşişin Bağdat’ta olduğu günlerde yazdığı ve orijinal ismi Liber Peregrinationis in Partibus Orientis olan Doğu Seyahatnamesi, Bağdat’ın Moğol işgali altındaki dönemini anlatan kısımlarıyla da modern tarih yazımını aratmayan Batılı kaynakların başında gelmekte. Ahmet Deniz Altunbaş’ın Latince aslından çevirdiği ve notlandırdığı Doğu Seyahatnamesi, Suriye, Celile, Tiberya, Yafa, Kudüs, Ürdün, Filistin, Trablusşam, Tartus, Kilikya, Yumurtalık, Toroslar, Sivas, Erzurum, Ağrı, Tebriz, Bağdat, Musul, Tikrit gibi dünyada benzersizliğini hâlâ koruyan Ortadoğu ve Mezopotamya diyarlarının kendine has çok kültürlü atmosferini başarıyla yansıtıyor ve bugün de ilgiyle okunmayı fazlasıyla hak ediyor. İRAN SEYAHATNAMESİ – EBU DÜLEF 10. Yüzyılda Kafkasya'dan Fars Körfezi'ne Yolculuk 10. yüzyıl İran coğrafyasına masalsı bir seyahat… Seyahatnameler bir seyyahın kişisel gözlemlerinden çok daha ötesidir. Bir seyahatname okuru, hem o zamanın coğrafyasına yolculuk yapmış olur hem de o coğrafyanın insanını, iklimini, ticaretini, inançlarını, geleneklerini ve diğer niteliklerini keşfeder. Dolayısıyla seyahatnameler bir tarih kitabından ziyade tastamam bir rehber kitaptır. Türk tarihçiliğinin efsane ismi Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan ile birlikte 1922 yılında Horasan topraklarına doğru yola çıkarlar. Seyahat esnasında, bir seyyah, edebiyatçı ve doğabilimci olan Ebu Dülef Mis’ar bin Mühelhil el-Hazrecî Yenbuî’nin Sâmânoğulları döneminde kaleme alınan bir eserini bulurlar: İran Seyahatnamesi (Rihle fî Vasati Asiya). Ebu Dülef, günümüzde İran, Afganistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye sınırlarında bulunan topraklar üzerinde seyahat etmiş, bu coğrafyaların tarihinden efsanelerine, madenlerinden şifalı bitkilerine, âdetlerinden yaşayışlarına dek notlarını eşsiz bir üslupla kaleme almış çok önemli bir seyyah. İran Seyahatnamesi ise yazıldığı dönemin coğrafyası ve insanları üzerindeki bilinmezlik bulutlarının dağıtılması ve bir süre sonra bölgede kurulacak Selçuklu hâkimiyetinin vaziyeti hakkında çok kritik ipuçları vermesi açısından başvuru niteliğinde. İRAN SEYAHATNAMESİ Türkçeye ilk kez kazandırılan bu eser, genç tarihçilerimizden Serdar Gündoğdu tarafından titizlikle çevrilmiş, bunun yanı sıra Ebu Dülef’in verdiği bilgilerle diğer önemli seyahatnameler karşılaştırılmış, ilave notlar eklenmiştir. Tarihin, coğrafyanın ve seyahatin buluştuğu bu kitap, objektif verilerin çok az olduğu, adeta masalsı bir dönemin bilimsel bir aydınlığa kavuşması yolunda bir nadir kaynak statüsünde. TÜRKİSTAN’IN KEŞİF ÇAĞI – MURAT ÖZKAN Rus Seyyah Burnaşev’in Gözünden Buhara Talihiyle Kederli, Tarihiyle Efsanevî Türkistan Coğrafyası… Türkistan coğrafyası çok eski çağlardan itibaren iktidar ve otoritenin savaş alanı, para ve hırsın ‘Erlik’ suretinde ete kemiğe büründüğü, dünyanın en talihsiz coğrafyasıdır. Burası yer altı kaynaklarının zenginliği, ticaret yollarının merkezinde olması ve el değmemiş verimli topraklarıyla daima etrafındaki devletlerin dikkatini çekmiştir. 18. yüzyıl adeta Rusların Türkistan’ı keşif çağıydı. Ülke menfaatleri doğrultusunda bilgi ve belge toplamak için her yolu kullanan Ruslar, Türkistan gibi kritik bölgelere özel olarak yetiştirilmiş, tercihen belli bir ordu ve devlet terbiyesinden geçmiş, oldukça zeki ve çalışkan kimseleri görevlendiriyordu. İşte bu dönemde Ruslar tarafından bölgeye gönderilen görevli Timofey Stepanoviç Burnaşev’di. Elinizdeki eser ilim ve sanatın başkenti ‘ipek şehir’ Buhara’nın ‘yabancılar tarafından keşfi’ni tüm çarpıcılığıyla anlatmakta, başta Timofey Stepanoviç Burnaşev olmak üzere Ruslar, İngilizler, Amerikalılar ve diğer milletlerin bölgeyi şahsî çıkarları için didik didik etmelerinin, Buhara’nın hükümdarlarından hastalık yayan sineklerine kadar kayıt ettiklerinin bir nevi kanıtı olmaktadır. Ruslar Türkistan’da nasıl yayıldı ve burada nasıl bir askerî politika güttü? Buhara-Rusya diplomasisinde ne tür ilişkiler yaşandı? 18. yüzyılda Buhara Hanlığı’nda siyaset ve yönetim anlamında durum nasıldı? Gündelik hayattan ekonomik ve demografik hareketlere, seyyahlar Buhara’yı nasıl tasvir ediyordu? Türkistan’a ilişkin birçok sorunun cevabını bulacağınız Türkistan’ın Keşif Çağı: Rus Seyyah Burnaşev’in Gözünden Buhara, Türkistan tarihini yeniden keşfetmek isteyenler için her yönüyle çok sarsıcı, titiz bir emek… MOĞOLLARIN BÜYÜK HANI’NA SEYAHAT – WILHELM VON RUBRUK 13. Yüzyılda İstanbul’dan Karakurum’a Yolculuk 1253-1255 13. Yüzyılın Moğol Dünyasınıyeniden Keşfetmek… Büyük Moğol istilâsı doğudaki Müslüman dünyasını olduğu kadar, batıdaki Hıristiyan dünyasını da korku içinde bırakmıştı. Moğol orduları Macaristan’ı geçip Adriyatik kıyılarına dayandıklarında, başta Papa olmak üzere tüm Batı dünyası bu tarifsiz istilâ karşısında tedbirler düşünmeye başladı. Moğollarla dostane münasebetler kurmak, yapılacak ilk iş olarak belirlendi. Moğollarla çeşitli ilişkiler kurmak, onları teferruatıyla tanımayı da sağlayacaktı. Çeşitli tarikatlara mensup rahipler, Papa’nın ve kralların emriyle Moğol dünyasını keşfetmek için yola koyuldular. İşte misyonerlik yapmak üzere Moğol dünyasına seyahate çıkanlardan biri de Fransa Kralı’nın emriyle görev alan tanınmış seyyah Rubruk’tu. Rubruk, yazdığı seyahatnameyle Moğolların ülkelerini, tarihlerini ve sosyal hayatlarını yaşadığı tecrübelere dayanarak aktardı. Bu seyahatname, Carpini’nin seyahatnamesinden sonra ilk köklü bilgileri verdiği için birinci el kaynak niteliğinde kabul edildi. Rubruk’un seyahatnamesinde benzersiz ayrıntılara yer verdiği konulardan bazıları şöyle: Moğolların evleri, çadır yaşamları, dinî âdetler, beslenme ve süt ekonomisi, yedikleri hayvanlar, giyimleri, avcılıkları, estetik zevkleri, erkeklerle kadınlar arasındaki iş bölümü, aile yapıları, yasaları, coğrafyası, iklimi, mimari yapıları, entrikalar, seyahat boyunca karşılaşılan Nasturîler, Müslümanlar ve putperestler, komşu ülkeler, Moğol Hükümdarı Möngke Han’ın huzuruna çıkış… Moğolların Büyük Hanı’na Seyahat: İstanbul’dan Karakurum’a (1253-1255), Moğolların siyasî ve toplumsal tarihini çalışmak isteyenler ve merak edenler için oldukça önemli bir eser… EINSTEIN SEYAHATNAMESİ – ALBERT EINSTEIN Uzakdoğu, Filistin & İspanya 1922-1923 Dünyaca Ünlü Bir Dâhinindoğu’yu Ve Akdeniz’i Keşfi… “1922’nin sonbaharında, Albert Einstein dünyanın en meşhur insanlarından biriydi. Bilim sayesinde şöhret elde etmişti. Nobel Ödülü’nü almak üzereydi. Japonya, Çin, Singapur, Filistin ve İspanya’ya yaptığı seyahatlerin notlarından oluşan bu muhteşem seyahatname Einstein’ın insani tarafını göstermektedir. Einstein Belgeleri editörü Ze’ev Rosenkranz verdiği açıklamalarla seyahatnamede yazanları bağlamına oturtarak hem araştırmacılar hem de Einstein’ın sevenleri için bir hazine sunmuştur.” Walter Isaacson, Tulane Üniversitesi, Einstein: His Life and Universe kitabının yazarı “Einstein’ın 1922-1923’de Uzakdoğu, Filistin ve İspanya’ya yapmış olduğu seyahatlerle ilgili en yoğun ve kapsamlı bilgiler sunan kitap Einstein Seyahatnamesi’dir. Einstein’ın biyografilerinden hiçbiri seyahatleri hakkında bu denli anlaşılır ve önemli bir katkı sunmamıştır. Titizlikle belgelendirilmiş olan bu kıymetli kitap Einstein’ın hayatına ilişkin önemli bir boşluğu doldurmaktadır.” Danian Hu, China and Albert Einstein kitabının yazarı 1922’nin sonbaharında Albert Einstein, eşi Elsa Einstein ile beş buçuk ay sürecek bir Uzakdoğu ve Ortadoğu seyahatine çıkmıştı. Daha önce bu bölgeleri hiç ziyaret etmeyen dünyaca ünlü fizikçinin güzergâhları arasında Hong Kong, Singapur ve Sri Lanka vardı. Çin’de de kısa süreliğine bulunan Einstein, daha sonra hayran olduğunu belirteceği Japonya’ya giderek burada müthiş yoğunlukta dersler vermişti. On iki gün Filistin’de kalan Einstein, seyahatinin son üç haftasını ise İspanya’da geçirmişti. Elinizdeki kitap Albert Einstein’ın söz konusu tarihî seyahati esnasında tuttuğu tüm notları eksiksiz biçimde barındırıyor. Kısa kısa tutulmuş günlük notları ve telgraf metnini hatırlatan üslubunun eşliğinde Einstein’ın bilim, felsefe, sanat ve siyaset hakkındaki düşüncelerini en samimi biçimde okumak mümkün. Ayrıca Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nin kurulacağı alanda verdiği açılış niteliğindeki ders, Japon İmparatoriçesi’nin ev sahipliği yaptığı bir bahçe partisi, İspanya Kralı ile tanışması ve birçok önde gelen bilim ve devlet adamı ile görüşmesi gibi hadiselerde hissettikleri de yine metinler arasındaki en ilgi çekici konuları oluşturuyor. Einstein’ın farklı milletlere mensup insanlar ve ırk kavramı hakkındaki tartışmaya açık fikirleri ise günlüğün belki de en sarsıcı tarafı. Çok sayıda fotoğraf, mektup, kartpostal, harita ve çizelge de içeren Einstein Seyahatnamesi, Doğu ve Akdeniz coğrafyasıyla karşılaşan bir dâhinin düşünce dünyasına yol alma imkânı sunuyor.
Tanıtım Metni
Kitap Boyutu
13,50 x 21,00 cm