Şerhh dergi, her sayısında yeni bir fikrin ve ifadenin peşinde olmayı önemsiyor. Enes Kurdaş, Usame Söylemez, Ufuk Akbal, Cihat Duman, İlker Filiz, Ali Erbil bu sayıda aramıza katılan yeni şairler. Kadir Yanaç, Aras Keser, Mihrap Aydın, Şakir Özüdoğru, Servet Turan, Monica Papi, Ozan Çılgın, Ozan Can Türkmen, Ece Eldek, Uğur Eymirli şiirleriyle bu sayıda da şerhh’te yer almaya devam ediyor. Şairin Seyir Defteri’nde ise, ilk kitabı Kırmızı Perfect ile adından söz ettiren genç şairlerden Rıdvan Gecü var. Gazeteci-yazar Ümit Bayazoğlu, her sayıda (şerhhistan’da) kent monografileri yazacak. Bu sayıdaki ilk şehir: Erbil (Hawler). Bayazoğlu, Erbil’deki kısa süreli gazetecilik deneyimini paylaşırken Güney’deki Kürtlerin trajedilerini ve Kürt Meselesi’nin Ortadoğu’da girift iktidar ilişkilerince nasıl belirlendiğini yalın ve cesur bir şekilde gözler önüne seriyor. Kıssa Devre Konuşmalar (IV)’da Aras Keser ve Eren Barış, şiir ve eleştiri dergiciliğindeki tek düze “şiir dergisi” olma vasfını ve vazifesini eleştiriyorlar. Şiir’in hakikatini sinema ve siyaset arasındaki ilişki üzerinden yorumluyorlar. Hakikat tartışmalarıyla sanatta müdahale noktalarını genişletmeye çalışıyorlar. Soruşturmada siyasal İslâm’ın iktidarında sol düşüncenin açmazları ve imkânları sorgulanıyor. Sol düşüncenin farklı kulvarlarından gelen Mahmut Mutman, Necmiye Alpay, Yüksel Taşkın, Behçet Çelik sorulara cevap verdiler. Gelecek sayılarda, yeni soruşturmalarımızı kendi sorunsallaştırma pratiklerimiz üzerinden şekillendirmeye devam edeceğiz. Söyleşide, sinema üzerine düşünsel mesaisiyle tanınan Umut Tümay Arslan’la yaptığımız bir konuşma yer alıyor. Umut Tümay Arslan, hazırladığı ve müellif olduğu kitaplarla Türk(iye) Sineması’nı psikanalitik ve feminist yaklaşımlarla analiz ediyor. Sinema üzerine tefekkürde bulunmanın yollarını arayanlar için bu söyleşi güzel bir başlangıç olabilir. Bu sayıya özel olarak 1915 Ermeni Soykırımı’nı ele aldığımız dosyada, soykırımı geniş bir çerçevede felsefenin (affetme, sorumluluk vs.), siyasetin (tarihsel-yapısal eşitsizlikler vs.) ve edebiyatın (tanıklık, temsil vs.) alanında sorgulamayı istedik. Bu dosyada tarihi ve siyasi açıdan 1915’i ve sonrasını Süryaniler cephesinden ele alan Sabro gazetesinin emekçilerinden Tuma Çelik’in yazısı aslında hiç bilmediğimiz bir tarihle bizi karşı karşıya bırakıyor. 1915 Felaketi’nde Ermenilerle birlikte Süryaniler, Keldaniler ve Nasturiler’in de katledildiğini hatırlatıyor. Ayda Erbal ile Talin Suciyan’ın daha önce The Armenian Weekly’de (Nisan, 2011), “One Hundred Years Of Abandonment” başlığıyla yayımlanan İngilizce yazısının gözden geçirilmiş halini “Yüzyıllık Terkedilmişlik” başlığıyla Türkçede ilk defa yayımlıyoruz. Bu yazı, Türkiye Ermenileri özelinde Ermenilerin geçmişte ve bugün yaşadığı ırkçı şiddetin ve ayrımcılığın tarihsel bağını yerli yerine oturtuyor. Türkiye tarihini, Ermenilerin yüz yıllık yalnızlıkları üzerinden okumak isteyenler için iyi bir değerlendirme. Zeynep Direk, filozof Emmanuel Levinas’ın “sorumluluk” kavramı ile Jacques Derrida’nın “affetme” kavramını soykırım üzerinden tartışmaya açıyor. Bu iki kavramsal yaklaşımı, Janine Altounian’ın tanıklık kitabı Geri Dönüşü Yok ve Akif Kurtuluş’un romanı Ukde üzerinden okuyor. Türkiyeli okur için bir ilk olarak, çetrefil felsefi tartışmaları Ermeni Soykırımı özelinde edebiyatın da müdahil olduğu bir yerden tartışıyor. Hrant Dink ile Express dergisinden Yücel Göktürk’ün 2004 yılında yapmış olduğu ve tozlu raflar arasında kaldığını düşündüğümüz bir söyleşiyi yeniden yayımlıyoruz. Hrant Dink’in ağzından hakikati bir kez daha çarpıcı bir şekilde dinlemek isteyenler için mühim bir söyleşi. Hakan Topal, video-fotoğraf çalışmalarıyla tanınan bir sanatçı. Topal’ın daha önce Ermeni sanatçılarla Ermeni Meselesi’ne ilişkin ortak çalışmaları var. Bu çalışmalardan mülhem, fragmanlar halinde düzenlediği yazısında Anadolu’nun kaybına ve tanıklığına bakmayı deniyor. Mehmet Fatih Uslu ile Murat Cankara’nın yazıları 1915’in bir tarih olarak Ermeni Edebiyatı’nı nasıl etkilediğini farklı açılardan ele alıyor. Mehmet Fatih Uslu, Ermeni Edebiyatı’nın 1915 sonrası Felaket’e karşı verilen trajik tepkilerin toplamı olduğunu ve 1915’in edebiyatı tamir edilemez şekilde tahrip ettiğini belirtiyor. Uslu’nun yazısının ana gövdesini Ermeni yazar Zabel Yesayan’ın Meliha Nuri Hanım romanı oluşturuyor. Yazısında dönemin ruhunu, romanın başkahramanı Meliha Hanım’ın alevli dünyası üzerinden yansıtmaya çalışıyor. Zabel Yesayan, 1909 Adana Katliamı’nı ele aldığı romanı Yıkıntılar Arasında kitabıyla Türkiyeli okurlar tarafından az da olsa tanınıyor. Murat Cankara ise yazısında dönemin halet-i ruhiyesini Ermeni yazarların, şairlerin, aydınların ölüm tarihlerine (1915) ya da basılan kitaplara (bibliyografyalara) odaklanarak da anlaşılabileceğini söylüyor. 1915 Felaketi’nin, Ermeni Edebiyatı’nda geri döndürülemez bir tahribata (Batı kolunun yok oluşuna) yol açtığını aynı zamanda Türkiye’nin derinden yoksunlaşmasına neden olduğunu not ediyor. Bu bağlamda Cankara’nın yazısındaki örnekler birer istatistik olmaktan çok cehalet ve utanç vesikaları olarak tarihte yerini alıyor. Bu dosyayla bağlantılı olduğunu düşündüğümüz Türk Edebiyatı’nın iki mühim şahsiyetinin mektuplarına yer verdik. Birinci mektup, Ahmet Hâşim’in Halide Edip Adıvar’a Yeni İstanbul (1918) dergisindeki açık mektubudur. Ahmet Hâşim mektubunda 7 Halide Edip’i 1915 ve sonrasında yaşatılan zulümden dolayı çok sert ve ağdalı bir dille eleştiriyor. Halide Edip’in o dönemde İttihat ve Terakki’nin üç büyük isminden Cemal Paşa’nın davetlisi olarak 1915 Ermeni yetimlerinin kaldığı Ayn-Tura Yetimhanesi’nde (Suriye ve Lübnan’da) çalıştığı bilinmektedir. Dergi sürecinde yaptığımız arşiv taramasında Halide Edip’in Ahmet Hâşim’in bu mektubuna cevabını bulamadık. İkinci mektup Cemal Süreya tarafından 25 Mayıs 1966 yılında Turgut Uyar’a yazılmış. Bu mektupta, Cemal Süreya, Papirüs dergisine buldukları ilk ismin Ararat olduğunu ama, derginin Ermenilerle ilişkilendirilebileceği düşüncesiyle Papirüs adını seçtiklerini belirtiyor. Papirüs gibi modern Türk şiirinde ağırlığı olan bir derginin ilk adının Türkiye’deki resmi tarihle ilişkisini göstermesi açısından önem arz ediyor. Turgut Uyar’ın TDK yazışmalarındaki savunması gibi Cemal Süreya’nın bu mektubu da şairlerin çelişkili (muhalif!) düşünsel mesailerinin de olabileceğinin bir kanıtıdır. Derginin bağımsız yazılarında Alper Göbel, Türkiye’nin nev-i şahsına münhasır düşünürlerinden Ulus Baker’in ODTÜ-GİSAM’da 1998 yılında verdiği Sanat ve Arzu Seminerleri’nin Sanat ve Arzu başlığında kitap olarak yayımlanmasına binaen bir yazı kaleme aldı. Göbel, Ulus Baker’in ele aldığı filozofların (Descartes, Leibniz, Spinoza, Kant, Deleuze) eşliğinde sinema, estetik ve felsefe ilişkisini klasik kitap tanıtımlarını aşındırarak yapıyor.. Cassis Cotton ise, müzik yazılarını kendine has tarzda yazmaya devam ediyor. Cotton’un yazıları tasvir olarak tâbir edebileceğimiz müzik yazılarından müteşekkil değil. Bu sayıda “orkestra şefi”ni adeta bir kavram olarak ele alıp felsefe yapıyor. Bunun için de sıradışı orkestra şeflerinden Wilhelm Furtwängler’i yazısına davet ediyor. Teoman Gürgan’ın yazısı ise, acı bir hatıradan esinleniyor. Gürgan, annesinin ani kaybından sonra (her şeyi terk edip) Marsilya’dan Brüksel’e yürüyor. Gürgan, yazısında yazar Robert Walser ve sinemacı Werner Herzog’a karşı sevgisini de açığa vuruyor. Külliyatta ise, Hüseyin Cöntürk’ün eleştirmen ve çevirmen dostu Asım Bezirci’ye yazdığı iki mektubu yayımlıyoruz. Asım Bezirci, Hüseyin Cöntürk ve Turgut Uyar, 1963- 1965 yılları arasında Dönem dergisini beraber çıkarmışlardı. Asım Bezirci ile Hüseyin Cöntürk’ün yakın dostluklarının Asım Bezirci’nin 2 Temmuz 1993’teki Sivas Katliamı’nda katledilişine kadar sürdüğünü biliyoruz.
Tanıtım Metni
Kitap Boyutu
18,50 x 23,00 cm