Hayat bazen bir yağmur damlası, bazen bir dolu, bazen bir kar, bazen de bir buz gibi anılar bırakır hayatımıza! Dört mevsimi yaşarız sevinciyle, hüznüyle, güneşiyle, bulutuyla, yağmuruyla! Sıcaklarında yanar, soğuklarında üşür, fırtınalarında savaşır, esintilerinde kaybolur içimizi güzel duygular kaplar.
Geleceği süsleyen hayallerle yaşadığımız hayatın gerçeklerinde sıkışan bizler, kimi zaman her şey elimizde, kimi zaman her şey bir nasip diye yaşarız hayatı!
Sonuçta geçmişten anılar birikmiştir. Kimi insana ders kalır, kimi acılar bırakır. İnsan aklı geçmişten ders alarak geleceğe doğru yürürse geleceğini güzelleştirir. Ancak bazen akıl geçmişe köle kalır. Ne kadar savaşsa da geçmişine karşı özgür olamaz. Geçmişine köle kalan akıllar, geleceğine aydınlık getiremez.
Bir gün “Tecrübe nedir?” diye sordular: “Hayatta yediğim kazıkların toplamıdır.” dedim. Güldüler… Ardından ekledim: “Niye gülüyorsunuz? Tecrübelerim diye geçmişten gelen güzel anıları anlatan gördünüz mü?”
Önemli olan nedir?
Önemli olan kendimizle bütünleşmektir. Fiziğimizle, aklımızla, irademizle, kültürümüzle, inancımızla, yaşamımızla ve geçmişten kalan anılarımızla bütünleşmek. Bunu başardığımızda kendimizle barışık yaşarız. Aklımızdan çıkmaması gereken şey: Gülerken, ağlarken, acı çekerken, umutsuz kalırken, umutlarla geleceğe bakarken, başarılıyken başarısızken her zaman biziz. Bir başkası değil. Bizi ben kabul ettiğimizde bilgilerimiz artar. Bilgilerin hepsinin doğru olması şart değildir. Doğru yanlış bütün bilgiler bizi olgunlaştıran bir serüvendir. Bilinç dediğimiz şey: Bilgilerimizle iyi, doğru, gerçek bir insan olabilmektir.
Elinizdeki kitapta hayatınızdan bazı anılar bulacaksınız. Kitap kendinizle bütünleştiği zaman güzeldir.