Pierre Abelard için tek gerçek zafer, sözcüklerdir: Saint-Victor’a ait bir bağda becermiş Heloise’i, amcası ayindeyken ve Heloise hasta olduğunu söylerken, amcasının bahçesinde düzmüş, sokakta, bir kapının sundurmasının altında, öküzleri siper alarak düzmüş, kötü örnek olan rahibelerin kovulmasının anısına Saint-Eloi Manastırı’nın kapısında düzmüş, Grand Pont’un kemerlerinden birinin altında, bir fırında, bir değirmende düzmüş, bir sarrafın dükkanında, sarrafa verdiği Paris’te basılmış değerli para karşılığında düzmüş, Samuel’de, çılgınca hareketleriyle testileri, maşrapaları devirdikleri bir masanın üstünde düzmüş, manastırda, dersten hemen sonra düzmüş. Özellikle erkek konusunda bilgin kılığına girmiş bir metres Heloise ve Pierre onunla bu kimliğiyle yatmayı seviyormuş, özellikle Pallet seyahatinden beri rahibe kimliğiyle de tabii ki, onun içine ‘rahibem benim’ diyerek boşalmaktan hoşlanıyormuş ve direnmeleriyle tahrik oluyormuş çünkü biliyormuş ki daha hoş ve yeni deneyimler bunların arkasında gizlidir, geceleri sevişme isteği kudurtuyormuş onu ve bunları yalnızca düşünmek bile geceleri sıçrayarak uyanmasına neden oluyormuş. (...) ‘Çıplaktı, konuşmuyordu, yün pelerinime sarmıştım onu, hiç bu kadar arzulamamıştım, öylesine sıkı sıkı sarmak istiyordum ki, sıkıp boğabilirdim... Kaldırdım, kollarıma aldım. Ormandaki bir hayvan gibi soğuktan ve korkudan ağzını iyice tıkamıştım ama öylesine haşin ve sert düzdüm ki sonunda o sımsıkı kapanmış dudaklardan bile iniltiler çıktı...’ (...) Aradan epey zaman geçmiş ama kalpleri hala çarpıyormuş ve gülüşerek bir kez daha sevişmişler, duyulmamış, görülmemüş zevkler tatma konusunda vaatlerde bulunmuşlar birbirlerine, yarın diye bir şey yok gibi dünyaya meydan okumaya karar vermişler. (...) Kalbim çarparak dinliyordum: Gözlerimin önündeydiler, çıplaktılar, birbirlerini kovalıyor, birbirlerine sarılıyor, birbirlerini itiyor, sevişiyorlar... Ben onların çılgınlıklarının sessiz ve hareketsiz partneriydim, sarı gözleri karanlıkta parlayan ve derinin üstündeki küçük bir noktayı, zevkin her damlasını gören gözleri keskin bir hayvandım. Ve bununla birlikte, neredeyse güçsüz biri. Ortaçağ’dan bu yana gelmiş geçmiş en büyük aşıklardan ikisi: Parlak ilahiyatçı Abelard ile Heloise... Abelard’ın erkekliğinin canavarca yok edilmesine rağmen, manastırlarda, kiliselerde ömürboyu süren, tükenmeyen bir aşk... Bu aşkı, genç ve parlak edebiyatçı Antoine Audouard’ın kıvrak ve üslupçu kalemiyle yarattığı, aslında Helois’i belki de Abelard’dan daha çok seven bir çömez’ in gözünden başından sonuna kadar izliyoruz... Soluk soluğa... Dünyanın en güzel aşk romanlarından biri: Elveda Birtanem. Tanıtım Metni
Yayın Evi
Oğlak Yayıncılık