Habil ile Kabil kavgasının, Birinci Dünya Savaşının, Soğuk Savaşın, Kürt Sorununun, Başörtüsü meselesinin, zorunlu din dersinin, nükleer silah anlaşmazlığının ve basit bir sokak tartışmasının ortak paydası nedir? Bunların hepsi yoğunluk derecesi ve şiddet ile ilişkisi farklı düzeylerde olan birer çatışma örnekleridir. Basit bir fikir ayrılığından savaşlara kadar geniş bir eylem ve durum yelpazesini kapsayan çatışma, hayatımızın doğal bir parçasıdır. Her gün yaşadığımız pek çok çatışmanın bir kısmını çözer, bir kısmıyla yaşamaya devam ederiz. Günlük hayatımızın bir parçası olan çatışma, genel kanının aksine menfi bir durum değildir, önemli olan nasıl yönetildiğidir. İyi yönetilen bir çatışma iyi, kötü yönetilen (daha doğrusu yönetilemeyen) bir çatışma kötü sonuçlar verebilir.Toplumlarda ya da toplumlararasında var olan çatışmalar çoğu zaman sosyal ve siyasal değişimin, dönüşümün ve gelişimin aracı ve katalizörü olurken, şiddete varan çatışmalar ise tahribatın ve parçalanmanın araçları haline gelebilirler. Bu nedenle, çatışma değil, önemli olan çatışma yönetimidir. Çatışma yönetimi son yıllarda teori ve pratikte karşılaşılan bir takım zorluk ve eksikliklerine rağmen, dünya barışına önemli katkılar sağlamıştır.Dünyadaki çatışmalar son bir asırda nasıl bir seyir izlemiştir?Dünyadaki belli başlı çatışmaların süreçleri nasıl gelişmiştir?Neden bazı çatışmalar çözülme sürecine girerken, bazıları kendisini yeniden üretemeye devam etmektedir?Barış kültürel mi, yoksa öğrenilen bir şey mi?Dünyada çatışma yönetiminin barışçıl metotları giderek yaygınlaşırken, her sorununu çatışmaya dönüştürme becerisini gösteren ülkemizde, bu disiplin uzun bir süre hem uygulamada hem de literatürde görmezden gelindi. Türkiye her sorununu bir çatışmaya dönüştürmede oldukça yeteneklidir, fakat yeteneği bununla da sınırlı değildir: Hiçbir sorununu çözmemekte de büyük bir maharet sahibidir.Sorunların barışçıl yollarla çözülmesi ve bir insan hakkı olan barış, öğrenilen bir şeydir ve bu topraklarda uzun bir zamandır barış eğitimi terk edildiğinden, bir çatışmacı kültür gelişmiştir. Bu nedenle, içimiz, dışımız ve dört tarafımız çatışmalarla doludur. Bu kadar çatışmayı barışçıl yollarla çözmek yerine, şiddetle başka bir çatışma formuna dönüştürerek çoğaltıyoruz. Oysa tersi mümkün ve işe Barışı konuşmakla başlanabilir. Fakat Barışı Konuşmak için onu bilmek lazım.Bu kitap içerdiği teorik ve kavramsal analizler, değerlendirmeler, dünyadaki belli başlı çatışmaların çözülme yöntemleri, barışa giden yolda tekrar eden desenler ve çıkarılan derslerle az da olsa ülkemizdeki barış eğitimine, bilincine, kültürüne, ahlakına ve toplumda barışçıl ilişkilerin gelişmesine katkı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.