Sanatın ve bilimin, yaşama sanatını temel alması aynı zamanda her ikisini de “Sınırsızlık” ve “Özgürlük” kavramlarıyla birlikte düşünmemiz gerektiğine vurgu yapmaz mı? Çünkü ancak sınırsız ve özgür koşullarda insan kendini ve yaşamı var eder; kendini, varlık nedenini, dünyayı, evreni, çevresini, bir başkasını sorgular ve yanıtlarını arar. Bu süreç yaratıcı bir süreçtir aynı zamanda. Merak, cesaret, özgüven, kararlılık, arayış gibi özellikleri de kendinde geliştirerek bilimsel-sanatsal gelişmeleri var eder. Bilim “gerçeği ” tüm boyutlarıyla araştırır, dener, inceler, sorgular, sonuca varır. Sanat “seçilmiş gerçeği” araştırır, inceler, sorgular ve bir sanat yapıtıyla sonlandırır. Bilim için insanın, doğanın gücünü denetim altına girişiminin toplamıdır da denilebilir. Gerçek olaylara dayanır, lojik ve sistematiktir. Objektif ve eleştireldir ve kendi kendini düzeltir. Geneldir, betimleyici ve açıklayıcıdır. Bilim geçici ve sürekli gelişen bir olgudur. Bilim insanı ise, evrensel değerler olgusu içinde sürekli kendini arayan ve kendini bulduğu akıl ve duygu dünyasında da isyanı ile iç barışını dengeleyebilen insandır. Bu isyan ile iç barışı arasında kurduğu hassas denge, kuşku ve merak duygularıyla yeni olana doğru sürekli evrilir, evrilmelidir de. Dolayısıyla bilim insanı da, tıpkı sanat insanı gibi özgürlüğe ve özgünlüğe tutkundur. Merak, heyecan, cesaret, dürüstlük, açıklık, nesnellik, kuşku, kararlılık, tutarlılık, ahlâklılık gibi etik ve bilimsel ilkelerle beslenen bir karakteristiği vardır bilim insanın. Rönesansla birlikte, bireysel olarak tek tek deha bilim insanlarının çabalarıyla, felsefeden koparak kendi başına sahneye çıkan ve egemen güç kiliseye karşı başkaldıran bilim, bağımsızlık kazandığı modern bilim sürecine evrilmiş, sanayi devrimiyle birlikte teknolojik uygulamalarla gelişiminin doruğuna çıkmıştır. Ancak bugün devletler ve sistemler arası rekabetin ve para düzeninin başını çeken bir Truva atına dönüşen bilim ve teknoloji, taşıdığı büyük risklerle yeniden sorgulanması gereken bir konuma gelmiş, hayatı kolaylaştırmak yerine doğayı ve insanlığı tehdit eder durumda bir distopyanın önemli aktörlerinden biri haline gelmiştir. Dolayısıyla bilim ve teknolojinin bugün ulaştığı nokta, tıpkı insanlığın geldiği nokta gibi yeniden ele alınmalı, kazandırdıkları ve kaybettirdikleriyle birlikte yeniden değerlendirilmelidir. Ancak özgür koşullarda yeşerebilen ve yaşayan bir sanat dalı olan tiyatro sanatının da, bilimin bu yolculuğundan etkilendiğini ve pek çok oyuna bilim, bilimsel gelişmeler, bilim insanı ve her dönemin egemeniyle ilişkileri-çatışmaları, farklı yaklaşımlarla yansımıştır. Bu eserde de birbiriyle bu kadar ilintili olan tiyatro ve bilim tarihinin sosyo-ekonomik koşulların gelişimine ve değişimine koşut olarak bilimde tiyatroya yansıması tiyatro oyunlarından örneklerle incelenmiştir. İnsanlık varoluşundan bu yana tarihin her döneminde bilimden sanata uzanan köprüde birbiriyle kucaklaşmıştır. Bu muhteşem köprüyü görmemezlikten gelenlerin yanıldığını tarih göstermiştir, gösterecektir de.
Tanıtım Metni
Yayın Evi
Bambu Kültür Yayınlar
Kitap Boyutu
14,00 x 21,40 cm