Abi hoşgeldinizler, günaydın beyfendiler, merhabaaalar, selâmlar, girince ayağa kalkılanlar... Palto düğmelerini kapının dışında açmaya başlamışlar... Masalarına oturduktan sonra soyunmaya girişenler, masaları olmayanlar, evladım çay getirler, evladım çayımı getirler, bana bir çay getirirmisinizler, poğaça istermisinizler, akşam fazla kaçırdıklar, bugün erken başlayalım, çok iş varlar... Gazetelere sarılanlar... Hâlâ evi düşünenler, akşam biyere gidecekler, müdürden önce gelmişler, yine geç kalmışlar... Kazağı pantolonuna hiç uymamışlar, ay gömleğin ne güzeller, vaay Beşiktaş’ın golüne baklar, vaay otomobil vergisi erteleniyormuşlar... E hadi bakalımcılar ve telefonlar. Hep tanıdığımız insanlar, hep bildiğimiz şeyler hakkında, konudan konuya, daldan dala, delice bir imge akışı... Şehir ve iş hayatının, kadınların ve erkeklerin gündelik harp sahneleri... Sıradan hayatlara sinmiş küçük numaralarla, küçük hesaplarla, küçük stratejilerle ilgili bir tür ‘ortam dinlemesi’... Nehir roman misali, bir nehir sit-com... Hikâyemizin kahramanı: zamanın ruhu, aslında. 80’ler denen ve hâlâ süren dönemin ruh hali, arzuları, hırsları, hevesleri, tatminsizlikleri, mutsuzlukları... Dili ve neşesi lâcivert, konusu gri bir kitap. Ümit Kıvanç’ın ilk edebî anlatısı. Yirmi yılı aşan bir üretimin ilk filizi...
Tanıtım Metni
Yayın Evi
İletişim Yayınları
Kitap Boyutu
13,00 x 19,50 cm